Annemin o klasik sözünün ardından koşarak babamın yanına gittim. Yine bir şeylerle meşguldü. Geldiğimi bile farketmemişti.
"Baba!" dedim aniden. O kadar dalmış ki çalışmaya sesimle birlikte irkilmişti.
"Efendim kızım?"
"Hogwarts'a kabul edildim!" dedim heyecanla.
Gözleri parlamıştı bir anda. Sanki içinden "İşte bu benim kızım" diyordu.
"Çok güzel bir haber bu Elina!" dedi gülerek.
"Yarın sabah ilk işimiz alış-verişini yapmak olacak. Anlaştık mı?"
"Peki baba. Sen nasıl istersen."
Ama ben bu gece uyuyamazdım ki. Bir an önce sabah olmasını istiyordum. Vakit nasıl geçecekti?
Sabırsızlanıyordum ilk asamı seçecek -daha doğrusu asa beni seçecekti.-, ders kitaplarımı ve diğer bütün okul eşyalarımı alacaktım.
Sonunda hayallerimi süsleyen o okula, Hogwarts'a gidecektim.
Annemin yanına döndüm. Mutfakta bir şeyler yapıyordu ve kapı kapalıydı.
"Anne!" diye seslendim ona.
"Evet, birtanem?" kapının kapalı olmasından dolayı sesi boğuk gelmişti.
"Gelebilir miyim?"
"Şimdi olmaz tatlım işim var!"
*Mutfakta benim görmemi istemediği ne olabilirdi ki?* diye düşündüm.
"Neyse..." dedim kendi kendime iç çekerek. Odama doğru yol aldım.
Okunmayan, toz tutmuş romanlarıma göz attım. İçlerinden yarım bıraktığım en son kitabı aldım ve yatağıma uzandım.
"Elina yemek hazır!" diye seslendi annem. Zaman hızla akıp geçmişti. *Aslında okumak güzel.* diye düşündüm, aslında kendim bile kendime inanmayarak. yavaşça ayracı kitabın arasınakoydum ve kapattım.
Aşağıya indim ve çabucak yemek masasına oturdum. Acıkmıştım. Annem yine binbir çeşit yemek hazırlamıştı. Hepsi de harikaydı. Son olarak sıra tatlıya geldi. Annem elinde kocaman çikolatalı bir pastayla döndü.
"Bu senin okula kabulün şerefine hayatım." dedi bana bakarak.
*Demek mutfakta benden gizli bunu yapıyordu.* diye düşündüm ve gülümsedim.
Saat geç olmuştu artık. Yarın büyük gündü. Güzel bir uyku çekmek için yatağıma yattım. *Hiç de zor değilmiş aslında uyumak heyecan doluyken bile.*
"Hadi Elina hazırlan ve gidelim." dedi babam. Annem ve babam çoktan hazırdılar. Büyük bir hızla odama koştum. Merdivenleri ikişer ikişer atlıyordum. O kıyafet yığınının içinden zar zor buldum istediğim kıyafetleri.
Aşağıya indim. Benim kadar annem de heyecanlıydı. Babamsa bize nazaran daha az... Uçuş tozuyla yolculuk edecektik. Bu benim ve annemin ilk yolculuğumuzdu. Babam yapmam gereken talimatları verdi.
Yavaşça şöminenin içine geçtim. Elime bir tutam uçuş tozu aldım. Ve "Diagon yolu!" diye haykırdım. Puff... Gözlerimi açtığımda Diagon yolundaydım. *Ahh, ne mükemmel bir yer.* diye düşündüm. Annem ve babam da bir kaç dakika içinde yanımda olmuşlardı.
Sağımda Ollivander's Asa Dükkanı vardı. Hemen karşısında Madam Malkin'in Cübbeleri...
"İlk önce asanı almaya gidelim." dedi. O an kalbimin ritmi hızlanmıştı. Heyecanlı adımlarla asa dükkanının kapısına doğru yöneldim. İçeride kimse yoktu. Bay Ollivander de ortalarda gözükmüyordu. Asalarla dolu karanlık rafların arasından bir karartı belirdi. Bize doğru yöneldi.
"Hoşgeldiniz Bay Caine." dedi babama Bay Ollivander. "Bu küçük bayan da kızınız olmalı." kocaman bir gülümseme yayılmıştı yaşlı adamın.
"Evet, Bay Ollivander. Bugün ilk asasını alacağız. Sizden almanın en iyisi olduğunu düşündüm." dedi babam yaşlı adama.
Cevap vermeden rafların arasında kayboldu Ollivander. Çok geçmeden bir asayla geldi. İtinayla kutusunu açtı ve bana uzattı. Asayı sıkıca kavradım ve salladım. Pat! Bir şeyler kırılmış olmalıydı.
"Çok özür dilerim. Gerçekten ço..."
"Önemli değil, önemli değil... Yanlış bir seçim olduğunu biliyordum. Hemen dönerim." dedi yaşlı adam.
Tekrar karartının içinde kayboldu. Bu sefer emin adımlarla bana doğru geldi ve asayı uzattı. Bir bilek hareketi daha...
Evet doğru seçimdi bu sefer. Yine yanılmamıştı Ollivander.