Hogwarts'a yaptığım başvurudan sonra her gelen posta yeni bir heyecandı benim için. Ha geldi, ha gelicek... Kısa bir süre içinde geleceğini düşünmem hayal kırıklıklarımın tetikleyicisi olmuştu.
Günler geçtikçe ümitlerim de tükenmeye başlamıştı. Artık eskisi gibi heyecanlanmıyordum her yeni mektupta. O gün, heyecanımı yerine getiren o güne başlamıştım. Çok da ağır olmayan uykumdan annemin sesiyle uyanmıştım.
"Elina, uyan tatlım!"
Hemen yatağımdan fırladım ve annemin yanına koştum. Sesindeki heyecanı hissetmiştim çünkü.
"Evet anne, bir şey mi oldu?" demiştim heyecanla. Elindeki zarfı farketmiştim. Cevap mektubunun geldiği olasıydı bu yüzden fazla umutlanmamam gerektiğini hatırlattım.
Mektubu bana doğru uzattı güler bir yüzle annem. Heyecanıma hakim olamıyordum. Bir hışım kaptım elinden mektubu. Hızla açtım ve okudum. Ve hayallerim yine yıkılmıştı. Mektup en iyi arkadaşımdandı.
*Olsun yine de beklediğim bir mektup değil mi? Üstelik en iyi arkadaşımdan.* diye avuttum kendimi. Ne yazık ki bu yetmemişti. Hayallerim kırılmıştı bir kere. Ondan gelen mektuba bile sevinememiştim.
Kırık umutlarımı yerden toplayıp odama çıkmıştım.
Odam oldukça dağınıktı. Kıyafetlerimden oluşan bir yığın dolabımın hemen yanındaydı. İlgisizlikten tozlanmış hikaye kitaplarım rafta fakat içler acısı bir haldelerdi. Ders kitaplarımsa yerde beni bekliyorlardı yine.
Kırılan hayallerimi ders çalışmak bile tamir edemezdi. Ben de yerdeki yorganımı alıp yatağımı düzelttim ve üzerine uzandım. Dalıp gitmişim uzaklara bilmeden. Hayallere dalmışım yeniden.
*Ortak salondaydım. Her birinci sınıf gibi binamın belli olması için sabırsızlıkla bekliyordum. Sırayla isimler okunuyordu ve sonunda sıra bana gelmişti. Belirlenen sandalyeye oturdum ve bayan McGonagall kafama seçmen şapkayı koydu.
Bir bir özelliklerimi saydı şapka. Biraz düşündü ve binamı söyledi "Revanclaw!".* İşte bu anlar gözümün önünden bir bir geçti. Derin bir iç çektim umutsuzlukla. Ama itiraf etmeliyim ki hayali bile kendime gelmeme yetmişti.
Yatağımdan doğruldum ve çalışma masama yol aldım. Ders kitaplarımın bir kısmıyla kaplanan masam neredeyse görünmüyordu. Kitapları alıp rafa dizdim. Bir kalem ve bir kağıt buldum. Arkadaşımın mektubuna cevap yazmalıydım değil mi?
... sevgiler Elina.
Daha iyiydim galiba. Mektubu yazmak rahatlatmıştı beni. Tıpkı onunla konuşuyormuşum gibi rahatlamıştım. *Canım dostum yanımda olmasan bile rahatlatıyorsun beni* diye düşündüm. Mektubu katladım ve bir zarfa koydum.
Anneme vermek için merdivenlerden inmeye koyuldum. Mutfaktan mis gibi yemek kokuları geliyordu. Bu da adımlarımdaki hızlanmanın sebebi olmuştu. Anneme mektubu verdim ve ocağa yöneldim. Tencerenin kapağını kaldırdım.
"Teşekkür ederim anne."
Çünkü en sevdiğim yemeği yapmıştı.
"Rica ederim, hayatım."
Çok geçmeden yemek masasına oturduk. Çıt çıkmıyordu. Ve sessizliği babam bozdu;
"Daha gelmedi mi cevap mektubun?"
Soru banaydı ve gerçekten çok acıtmıştı.
"Henüz gelmedi."
Ağlamaklı olmuştum. Yemeğimi bırakıp hemen odama çıktım. Sakinleşmeye çalıştım ama olmuyordu. *Biraz ders çalışsam kafam dağılır.* diye düşündüm.
Gerçekten de işe yaramıştı. Saatin hiç farkında değildim. Epey geç olmuştu. Üstünkörü düzelttiğim yorganımı kaldırdım ve yatağımınn içine girdim. Çok geçmeden uyumuştum.
Ertesi sabah saatimin alarmıyla uyandım. Yüzümü yıkayıp aşağıya indim. Bir umut ya mektupları karıştırdım. Bir mektup dikkatimi çekmişti. Mektup banaydı ve zarfın üzerinde dört binanın oluşturduğu Hogwarts amblemi vardı. Hemen açtım ve okudum.
"Sayın Melinda Elina Caine" diye başlıyordu. Garipsemiştim, kimse bana böyle hitap etmemişti daha önce. Hoşuma da gitmişti tabii. Sonunda kabul edilmiştim Hogwarts'a. Annemin yanına koştum heyecanla.
"Ne oldu tatl..." demeden boynuna atladım hemen.
-Anne hogwarts! hogwarts'a kabul edilmişim!
Hiçbir şey dememişti annem sadece yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Ve sonra;
-Ben sana demiştim tatlım. Umudunu hiçbir zaman yitirme!